Haber

Uluslararası Af Örgütü’nün Yıllık Raporu Yayımlandı: “Türkiye’de Yargı Üzerindeki Devlet Kontrolü Birkaç Yılda Yargı Bağımsızlığına Dönüşüyor…

Uluslararası Af Örgütü’nün; 156 ülkede insan hakları alanındaki gelişmeleri değerlendiren rapor yayınlandı. Raporda; “Hükümetin Türkiye’de yargı üzerindeki kontrolü birkaç yıl içinde yargı bağımsızlığının içini boşalttı ve insan hakları savunucuları, aktivistler ve siyasi muhalifler asılsız soruşturmalarla karşı karşıya kaldı.” Ayrıca raporda; Açıklamada, “Ekonomik krizle birlikte milyonlarca insanın yaşam maliyeti krizi derinleşti” denildi.

Uluslararası Af Örgütü’nün 156 ülkeyi kapsayan 2022 Yıllık Raporu; İstanbul’da yapılan toplantıda açıklandı. Raporda Türkiye ile ilgili değerlendirmeler; “Mali kriz”, “ifade özgürlüğü”, “örgütlenme özgürlüğü”, “mülteci hakları”, “işkence ve kötü muamele” başlıkları altında gerçekleştirildi.

Rapor “mali kriz” başlığı altında ise; “Türkiye’nin insan hakları açısından en büyük etkisinin milyonlarca insanın yaşam maliyeti krizinin derinleşmesi olduğu” belirtildi.

“Türkiye RAPORLARININ DEĞİŞMEYEN BAŞLIĞI: SÖYLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ”

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Kampanya ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan, raporla ilgili yaptığı açıklamada, Türkiye’nin 2022’de ifade özgürlüğü konusunda da geriye gittiğini söyledi. Beyhan, hakların korunması için düzenlenmesi gereken kanunların hakları kısıtladığını belirtti. Açıklamada; İnternet medyası ve sosyal medyaya yeni kısıtlamalar getiren ve kamuoyunda “dezenformasyon yasası” olarak bilinen yasaya değinen Beyhan, “Değişikliklerle kurumun sosyal medya şirketlerini içerikleri kaldırmaya ve paylaşmaya zorlama yetkisi bulunuyor. kullanıcı bilgileri, aksi takdirde onlara para cezası veriyor ve bant genişliğini önemli ölçüde azaltıyor.”Yasa, sosyal medya şirketleri için cezai, idari ve mali sorumluluklar ekleyerek mevcut katı kuralları daha da genişletti.”

Raporda; “Kamuyu alenen yanıltıcı bilgi yaymak” suçunun getirilmesini ve BTK’nın yetkilerinin artırılmasını içeriyordu. Kurum, bu değişikliklerle birlikte sosyal medya şirketlerini içerikleri kaldırmaya ve kullanıcı verilerini paylaşmaya zorlama, aksi takdirde ceza verme ve bant genişliğini önemli ölçüde azaltma yetkisini elde etti. “İdari ve mali sorumluluklar ekleyerek sosyal medya şirketleri için mevcut katı kuralları daha da genişletti.”

Raporda ayrıca; “Haziran ayında üç medya kuruluşundan 16 gazeteci ve Dicle Fırat Gazeteciler Cemiyeti Eşbaşkanı ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçlamasıyla Diyarbakır’da cezaevine gönderildi. Yıl sonunda hala iddianame çıkmadı. “

“Nisan ayında İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 2018 yılında gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle suçlanan 26 Suudi vatandaşının gıyaben yargılandığı davayı askıya alarak davanın Suudi Arabistan’a havale edilmesine karar verdi. Bunun üzerine iki ülke arasındaki ikili ilişkiler gelişti.” rapor dedi. .

Raporda; Sanatçı Gülşen Çolakoğlu ve Türk Tabipler Birliği yöneticilerinin yargılandığı “ifade özgürlüğü” davalarına da yer verildi.

“Toplanma Özgürlüğü SONLANDIRILDI”

Tarık Beyhan, çeşitli olaylarda toplanma özgürlüğünü kullanan çok sayıda vatandaşın gözaltına alındığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Onur Yürüyüşleri’ne yönelik hukuksuz kısıtlamalar devam etti. LGBTİ+ hakları örgütleri, Onur Haftası’nda ülke genelinde 10 Onur Yürüyüşü’nün yasaklandığını ve 539’dan fazla kişinin gözaltına alındığını belgeledi. 10 Haziran’da Ankara’da polis, öğrencilerin düzenlemek istediği Onur Yürüyüşü’ne saldırdı. İstanbul’daki Onur Haftası etkinlikleri keyfi olarak yasaklandı. 26 Haziran’da polis, yasağa direnerek İstiklal Caddesi’nde toplanan LGBTİ+ aktivistlerini biber gazı ve plastik mermi kullanarak dağıttı ve en az 370 katılımcıyı keyfi olarak öldürdü. tutuklandı.”

Uluslararası Af Örgütü Yıllık Raporunda Türkiye hakkında şu değerlendirmelerde bulunuldu:

“TÜRKİYE’DE DEVLETİN YARGI ÜZERİNDEKİ DENETİMİ BİRKAÇ YIL İÇİNDE YARGI BAĞIMSIZLIĞINI GÜÇLENDİRDİ:Türkiye’de yargı üzerindeki hükümet kontrolü birkaç yıl içinde yargı bağımsızlığının içini boşalttı ve insan hakları savunucuları, aktivistler ve siyasi muhalifler asılsız soruşturmalarla karşı karşıya kaldı.

“Örgütlenme Özgürlüğü Baskı Altında: Türkiye, kara para aklama ve terörizmin finansmanı konusundaki tavsiyelerini kullanırken ve STK’lar tarafından kolaylaştırıcı tacizi gizleme çabasını kullanırken, hükümetler arası Mali Eylem Görev Gücü’nün ‘gri listesinde’ kalmaya devam etti. Yetkililer ayrıca Kitle İmha Silahlarının Finansmanının Önlenmesine Dair Kanun kapsamında STK’lara yönelik müdahaleci denetimleri yoğunlaştırdı. HDP’nin kapatılması ve 451 yönetici ve üyesine 5 yıl siyaset yapma yasağı verilmesine yönelik dava yıl sonu itibarıyla devam etmekteydi. Kasım ayında AİHM, HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve diğer 13 eski milletvekilinin haklarının, devletlerin insan haklarını kısıtlama yetkisini sınırlayan 18’inci Değişiklik kapsamında Türkiye tarafından ihlal edildiğine karar verdi. Nisan ayında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na ‘kadın haklarını savunma kisvesi altında yasa dışı ve ahlak dışı faaliyetlerde bulunarak Türk aile yapısını zedelediği’ teziyle kapatma davası açıldı.

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI ÖZGÜR DEĞİLDİR: Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davalarında mahkemeler AİHM kararlarını uygulamazken, Cumhurbaşkanı ve diğer üst düzey hükümet üyeleri bu kararların Türkiye’yi bağlamadığını savundu. Osman Kavala’nın 2019 kararına uygun olarak cezaevinden tahliye edilmemesi, Avrupa Konseyi’nin Şubat ayında Türkiye aleyhine ihlal prosedürü başlatmasına yol açtı. Bu, bir üye devlete karşı başlatılan ikinci ihlal prosedürüydü. Nisan ayında, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, yine görülen Gezi Parkı davasında rastgele delil olmamasına rağmen Osman Kavala ve diğer yedi kişiyi hatalı buldu.

Ekim ayında Türk Tabipler Birliği Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ‘terör örgütü propagandası’ yapmaktan tutuklandı. Fincancı, katıldığı bir canlı yayında, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki PKK üyelerine karşı kimyasal silah kullanıldığı iddialarına ilişkin bağımsız soruşturma çağrısında bulunmuştu.

KADIN VE LGBTİ HAKLARI: Hükümet tarafından yayınlanan resmi istatistiklere göre, yılın ilk 10 ayında erkekler en az 225 kadını kadın cinayetlerinde öldürdü, ancak bazı raporlar çok daha yüksek rakamlar kaydetti. Örneğin Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 393 kadının öldürüldüğünü bildirdi. Temmuz ayında Danıştay, Avrupa Konseyi’nin Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine Dair Sözleşmesi’nden çekilmeye yönelik 2021 Cumhurbaşkanlığı kararının iptali için onlarca kadın örgütü, baro ve diğer kuruluşların yaptığı başvuruları reddetmişti. Buna Çaba Gösterilmesi Hakkında (İstanbul Sözleşmesi).

MÜLTECİ VE GÖÇMENLERİN HAKLARI: Türk makamları, başvuruları alınmadan İran’a geri gönderilmek üzere sınırda koruma bekleyen binlerce Afgan’a karşı ateşli silahlar da dahil olmak üzere yasa dışı güç kullandı. Bazı durumlarda, sınırı geçmeye çalışan Afganlara karşı ateşli silahlar kullanılmış, bu da ölüm veya yaralanmayla sonuçlanmıştır. “Gönüllü geri dönüş” kisvesi altında, bazı insanlar yasadışı bir şekilde uçaklarla Afganistan’a sınır dışı edildi. İnsan hakları örgütleri, Şubat ayı ortasında ve Temmuz ayında Türk yetkililerin yüzlerce Suriyeli mülteciyi kanunları ihlal ederek keyfi bir şekilde gözaltına aldığını, gözaltına aldığını ve iade ettiğini belgeledi.

İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE: Görgü tanıkları, Nisan ayında İstanbul’daki Marmara (eski adıyla Silivri) Cezaevi’nde büyük bir gardiyan grubunun mahkumları dövdüğünü ve onları intihara sürüklediğini bildirdi. Ferhan Yılmaz adlı bir tutuklu, gardiyanlar tarafından işkenceye ve diğer tıbbi kötü muameleye tabi tutulduğu iddia edildikten sonra Nisan ayında hastanede öldü. Gardiyanların onları dövdüklerini bildirmesi üzerine 10 mahkûmun ülke çapındaki farklı cezaevlerine nakledildiği iddia edildi. Silivri İlçe Cumhuriyet Başsavcılığı tezlerle ilgili soruşturma başlatıldığını ancak yıl sonunda sonucun netlik kazanmadığını duyurdu.

‘GÖNÜLLÜ GERİ DÖNÜŞ’ REHBERİ KAPSAMINDA BAZI KİŞİLER HUKUKSUZ OLARAK AFGANİSTAN’A İHRAÇ EDİLMİŞTİR: Türk makamları, başvuruları alınmadan İran’a geri gönderilmeleri için sonunda kontrol altına alınmayı bekleyen binlerce Afgan’a karşı ateşli silahlar da dahil olmak üzere alışılmadık güç kullandı. Bazı durumlarda, geçmeye çalışan Afganlara karşı ateşli silahlar kullanılmış, bu da ölüm veya yaralanmayla sonuçlanmıştır. ‘Gönüllü geri dönüş’ kisvesi altında, bazı kişiler yasadışı bir şekilde uçaklarla Afganistan’a sınır dışı edildi.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu